İHTARNAMEDE AÇIK VE KESİN OLARAK BELİRTİLEN BEYANLARIN BAĞLAYICI OLDUĞU
İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/32
T.C
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2015/24623 Karar No. 2018/8335
Tarihi: 10.04.2018 λ
İHTARNAMEDE AÇIK VE KESİN OLARAK BELİRTİLEN BEYANLARIN BAĞLAYICI OLDUĞU
ÖZETİ
Davacı tarafça fesih tarihinden sonra noterden keşide edilen dosya içeriğindeki 02.09.2013 tarihli ihtarnamenin, “talep konusu” kısmında “… kullandırılmayan son 5 yıllık izin ücretlerimin ödenmesi talepli ihtarımdır.” şeklinde açıklama yapıldıktan sonra içeriğinde de “… 20 yıllık çalışmamın karşılığını oluşturan kıdem tazminatı ve son 5 yıllık izin ücretim tarafıma ödenmemiştir. … Muhatap Şirket 5 yıllık ücretli izin hakkımı kullandırmadığı gibi ücretini de ödememiştir. … ve 5 yıllık ücretli izin alacağımın tarafıma ödenmesi aksi halde haklarımın tespiti için yargıya başvuracağımı tarafınıza ihtar ederim.” yönünde beyanlar ile talepte bulunmuştur. Davacının açık ve kesin bu beyanları kendisini bağlar.
DAVA:
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi davalı avukatınca duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için … salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat … ile karşı taraf adına Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili, müvekkilinin 15/05/1993-14/08/2013 tarihleri arasında davalıya ait iş yerinde çalıştığını, iş akdinin haksız olarak fesih edildiğini, iş yerinde satış ve pazarlama elemanı olarak çalıştığını, davacıya ihbar öneli kullandırılarak iş akdinin sonlandırıldığını, son aldığı aylık ücretin net 2.500,00 TL. olduğunu, resmi kayıtlarda düşük ücret gösterildiğini, iş yerinde 20 yıla yakın çalışmasının olduğunu, kendisine kıdem tazminatı ödenmediğini, yıllık izin alacaklarının ödenmediğini, davalı şirkette maaş + satış primi ile çalıştığını, ayda yaklaşık 3.000,00 TL. prim alacağının oluştuğunu, 2010 yılı Ocak ayından bu yana prim alacaklarının ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, prim ve yıllık ücretli izin alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı vekili, davacının daha önceden 16-07-2013 tarihinde Bakırköy 25. İş Mahkemesi’nde açtığı davada en son aldığı ücretin net 2.000,00-TL olduğunu beyan ettiğini, oysa ki bu davada 2.500,00-TL’ye yükselttiğini, o davada iş sözleşmesinin haksız olarak fesih edildiğini ve işe iadesini talep ettiğini, davacının aylık ücretinin net 2.000.-TL olduğunu, davalının bildirim şartına uyduğunu, kıdem tazminatının tahakkuk ettirildiğini, ancak davacının şirkete olan borcundan dolayı kendisine ödeme yapılmadığını, bu hususun noterden çekilen ihtarname ile davacıya bildirildiğini, davacının ihtarnameye verdiği cevap ile bu borcunu inkar ettiğini, bu hususun banka kayıtları ile ispat edileceğini ve prim alacağı diye bir alacağının olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkeme, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanarak tanık anlatımlarından işyeri devrinin söz konusu olduğu, bu nedenle davacının 15/05/1993-14/08/2013 tarihleri arasında çalıştığı, en son net 2.000,00-TL aylık aldığı, davalı işverence iş akdinin ihbar önelleri kullandırılarak feshedildiğinden kıdem tazminatı talebinin haklı olduğu, işveren tarafından Garanti Bankası Avcılar şubesine her ay düzenli olarak davacının kredi taksidinin yatırıldığından davacının bu borcunun kıdem tazminatı tutarından fazla olması nedeniyle kıdem tazminatı ödemesi yapılmadığı savunulduğundan hesaplanan kıdem tazminatı tutarından bu miktarın mahsup edildiği, imzalı izin belgelerine göre davacının 32 gün yıllık izin kullandığı, izin konusundaki yeminli beyanı dikkate alındığında yıllık izin miktarından taktiren 1/2 hakkaniyet indirimi yapıldığı, primlerin ödendiğinin işverence kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz: Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Yıllık ücretli izin alacağı takdiri indirime tabi bir alacak kalemi olmadığından, bu alacağa indirim uygulanması hatalı ise de; bu noktadan davacı temyizi bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 3-Davacının hak kazandığı yıllık ücretli izin süresi açıklığa kavuşturulması gereklidir. Mahkemece davalı işyerinde 15/05/1993-14/08/2013 tarihleri arasında çalışan davacı işçinin yıllık ücretli izni, kıdemine göre belirlenip kullandığı ispatlanan 32 gün izin süresinin mahsubu ile bu konudaki davacının yeminli beyanına da dikkate alınarak ½ oranında indirim uygulanmak suretiyle hüküm altına alınmıştır. Davacı tarafça fesih tarihinden sonra noterden keşide edilen dosya içeriğindeki 02.09.2013 tarihli ihtarnamenin, “talep konusu” kısmında “… kullandırılmayan son 5 yıllık izin ücretlerimin ödenmesi talepli ihtarımdır.” şeklinde açıklama yapıldıktan sonra içeriğinde de “… 20 yıllık çalışmamın karşılığını oluşturan kıdem tazminatı ve son 5 yıllık izin ücretim tarafıma ödenmemiştir. … Muhatap Şirket 5 yıllık ücretli izin hakkımı kullandırmadığı gibi ücretini de ödememiştir. … ve 5 yıllık ücretli izin alacağımın tarafıma ödenmesi aksi halde haklarımın tespiti için yargıya başvuracağımı tarafınıza ihtar ederim.” yönünde beyanlar ile talepte bulunmuştur. Davacının açık ve kesin bu beyanları kendisini bağlar. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, davacının yıllık ücretli izin talebinin son 5 yıllık çalışmasına hasren değerlendirilip hüküm altına alınmasından ibarettir.
4-Taraflar arasında prim alacağı da uyuşmazlık konusudur. Mahkemece, davacının 129.000,00 TL. net prim alacağı olduğu hüküm altına alınmıştır. Davacı tarafça noterden keşide edilen ve yukarıda bahsedilen 02.09.2013 tarihli ihtarnamede, “… Muhatap Şirket 2010 yılından bu yana prim ödemelerini aksatmaktadır. Muhatap Şirketten 40.000 TL. prim alacağım olmasına rağmen bugüne kadar ödememiştir. … Bakiye 40.000 TL. prim alacağımı, … tarafıma ödenmesi aksi halde haklarımın tespiti ve tahsili için yargıya başvuracağımı tarafına ihtar ederim.” yönünde açıklamalar yaparak talepte bulunmuştur. Davacının bakiye prim alacağının 40.000 TL. olduğuna ilişkin bu beyanı kendisini bağlar. Prim alacağının buna göre hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde daha yüksek miktarda hüküm altına alınması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.630.00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, … gününde oybirliğiyle karar verildi.
Neticeten şu hususu vurgulamak isteriz ki, ihtarname kurumu her ne kadar Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nda yer bulmuşsa da bir hakkın doğumu, muhafazası yada ortadan kaldırılması hususlarında mutlak bağlayıcılığı olmadığı düşünülebilir. Ancak ihtarname spesifik hususlarda hatta bazı durumlarda yargılamayı ve/veya bir bilirkişi incelemesini gerektirecek durumlarda keşidecinin açık irade beyanı ortaya konmuşsa, tabii ki de keşidecinin beyanına üstünlük tanınacak ve bağlayıcılığı olacaktır. Bu nedenledir ki, ihtarnamede hangi husus vurgulanacaksa hangi anayasal/kanuni/sözleşmesel hak kullanılacaksa münderecatı tabiî ki de bununla sınırlı tutmakta fayda vardır.