Eşler arasındaki hukuki işlemler ve yasal mal rejimi sayılan ‘‘edinilmiş mallara katılma’’ sistemi içinde genel kural; eşlerden her birinin birbirleriyle ve üçüncü kişilerle-kanunda aksine hüküm bulunmadıkça– her türlü hukuki işlemi serbestçe yapabilecekleridir.
Ancak söz konusu maddede yer alan ‘‘kanunda aksine hüküm bulunmadıkça…’’ deyimi, eşlerin bu özgürlüklerinin çeşitli yasal düzenlemelerle kısıtlanabileceğini de vurgulamaktadır.
- 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda Eşlerin Hukuki İşlem Özgürlüğüne Getirilen Sınırlamalar
- Kanundan Doğan Sınırlamalar
A.1) Aile Konutu Üzerinde Hak Sahibi Olan Eşin, Diğer Eşin Rızasına Bağlı Hukuki İşlemleri
Aile konutu, Türk toplumu ve aile yapısında özel bir önem taşıyan, özellikle çalışmayan kadın eşin çocukları ile birlikte sığındığı, bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği acı ve tatlı günlerin içinde yaşandığı, sahip olunmak için uzun yıllar boyunca eşlerin çalışıp didindikleri bir mekandır. Bu öneminden dolayı, kanunda getirilen kural ile, diğer eşin ve çocukların bu konut üzerinde öncelikle manevi bağlarının ve daha sonra da faydalanma ve kullanma haklarının korunduğu açıktır.
Kanun hükmü ‘’doğrudan doğruya kanundan doğan bir tasarruf yetkisi sınırlaması’’ getirmektedir. Bu nedenle diğer eşin rızası alınmadan yapılan hukuki işlem kanundan dolayı geçersiz sayılır ve karşı tarafın iyiniyeti korunmaz ve işlemi geçerli hale getirmez.
Ancak Türk Hukukunda bazı yazarlar, eşin tasarruf yetkisine kanundan dolayı getirilmiş bir kısıtlama olduğunu, bu nedenle, eşin rızasının bulunmadığı durumlarda işlemin karşı tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetinin korunacağını ileri sürmüşlerdir. Yargıtay da uzun yıllar boyunca bu görüşü kabul ederek, işlemin karşı tarafının iyiniyetini koruyan kararlar vermiştir.